27 Ocak 2013 Pazar

Karman Çorman

Huysuzum, mutsuzum, ruhsuzum..
Bu günlerde ben buyum.. Çok yazasım var ama kelimelerim kayıp. Cümlelerim, dilimin ucunda, toplanıyorlar ve olur olmaz dökülüyorlar dudaklarımdan. İçimde tutamaz oldum, yazamaz oldum. 
Kışlar soğuk olmazdı bana, yazlar bahar tadındayı ama bazen üşüyorum. Ben düşmezdim. Bazen ayağım takılıyor, düşüyorum. Sonra kanayan dizlerime bakıyor, zehrimi akıtana kadar gülüyorum. Sonra birden dünyam değişiyor, sevgiye doyuyorum. Güneş açıyor ve başka şeylere dalıyorum. 
Çiçeklere, kuşlara, kelebeklere...

Bilirsin çok severim kelebekleri. Datça'mdaydım. Havuz başında sere serpe güneşlenmekte, güneşi iliklerime kadar hissetmekteydim. Sonra elime narın bir şey değdi. Korktum bir an. Elimi oynatmadan göz ucuyla baktım ona. O turuncudan çalan, kırımızıyı kendine hayran bırakan, güneşin oyun arkadaşı kelebeğe. Şaşırdım. Bir kelebek ki insan eline konmuş, korkusuz. Üzmedim onu, hiç kıpırdamadım. Konuştum onunla; belki bütün hayatımı özetlemişimdir o bir iki saniyede. Kaçmadı, korkmadı benden. Sonra bütün sıkıntılarımı alıp beni oyun arkadaşının sıcağına bırakıp gitti. Zaten o gün bu gündür bir kelebek taşırım boynumda.

Kıskanmak, nedir kıskanmak? İyi bir şey midir? Kıskanmasak keşke, öğrenebilsek kıskanmamayı. Ama yapamıyorum. Tek çocuğum ben, doğamda yok paylaşmak. Sevdiklerim benimdir, sadece benim. Peki ya güven? Onu da öğrenebilsek ya, kayıtsız şartsız güvensek ya. Ben yapamadım. Yediğim kazıklardan mıdır bilmem, annemden başka kimseye dönmem arkamı. Annemde hep bunu öğütler zaten. Bilirim onun da hep en yakınlarından ağzı yandı. Benimde. Hem atalarımız da dememişler mi sanki; 'Babana bile güvenme.' diye. Vardır bir bildikleri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder