21 Ocak 2013 Pazartesi

Suyu Taşırmayan Gül Yaprağı

Uzakdoğu'da bir Budist tapınağı vardı. Burası bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti.

Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu. 

Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki Budist, kapıda duran yabancıya baktı. Sessiz bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kapının ardından kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı.

Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yabancı tapınağın bahçesinde dolaştı ve kopardığı gül yaprağını kaptaki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. İçerideki Budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı.Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.
Bu sevgiydi ve sevgiye her zaman yer bulunurdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder